Oğuz Esen Resmi Fan Clup İndir-Dinle 2011
Gömlek-i Şerif’in Bilinmeyen Hikâyesi 112

Join the forum, it's quick and easy

Oğuz Esen Resmi Fan Clup İndir-Dinle 2011
Gömlek-i Şerif’in Bilinmeyen Hikâyesi 112
Oğuz Esen Resmi Fan Clup İndir-Dinle 2011
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Gömlek-i Şerif’in Bilinmeyen Hikâyesi

Aşağa gitmek

Sabit Gömlek-i Şerif’in Bilinmeyen Hikâyesi

Mesaj tarafından Mc Zindan Ankara Style Salı Mayıs 18, 2010 2:15 pm

Çok az bilinen Gömlek-i Şerif, önümüzdeki dönemde ziyarete açılabilir.
Peygamberimizin gömleğinin gönüllü bekçiliğini yapan Mehmet Saraç,
“Güvenliği sağlayabilirsek daha geniş zamanlarda ziyarete açmaya
niyetliyiz.” diyor.
Duvarları hat eserleriyle süslenmiş küçük bir oda. Oda küçük ama manevi
havasının büyüklüğü, kapı açıldığı andan itibaren hissediliyor. Buram
buram gül suyu kokuyor ve neye ait olduğunu bilmediğimiz başka bir koku
daha havaya karışıyor. Küçük odanın hemen ortasındaki yüksekçe sehpanın
üzerinde allı sarılı işlemeli bir bohça duruyor. Bohça, salavatlar
eşliğinde büyük bir hürmetle yavaşça açılıyor. Açıldıkça tarifi zor o
hoş kokunun etkisi artıyor. Nihayet bohça tamamen açılıyor. Küçük bir
kutu, kutunun içinde yine el emeği göz nuru işlemenin içindeki Gömlek-i
Şerif görünüyor. Hemen yanında da bir kavanoza konmuş mukaddes
topraklar, destmal ve Kâbe örtüsü parçası duruyor.
Burası halk arasında İsmet Efendi Tekkesi olarak bilenen İsmet Efendi
Camii’nin avlusundaki küçük bir mekân. Gömlek-i Şerif’in gönüllü
beklikçiliğini yapan Mehmet Saraç (asıl mesleği akademisyen), kutsal
emanetleri gözleri gibi koruduklarını anlatıyor. Saraç, dedesi Ahıskalı
Ali Haydar Efendi’den tevarüs eden emanetlerin muhafazasının hayati bir
mesele olduğunu söylüyor. Zaten bu emanetleri korumak ve nesilden
nesile aktarmak için bir dernek kurulmuş.
Yanyalı Mustafa İsmet Camii ve Müştemilatını Koruma, Eserlerini
Araştırma ve Yaşatma Derneği, bu amaca hizmet etmede aracı bir kurum.
Fatih Çarşamba’daki İsmet Efendi Camii’nin avlusundaki küçük mekânda
bulunan Gömlek-i Şerif, kamuoyunda pek bilinmiyor. Zaten Saraç ailesi
de bunun duyulmasını, bir gösterişe dönüşmesini pek istememiş. Ancak
talep edenler de Gömlek-i Şerif’ten mahrum bırakılmamış. Her Kadir
Gecesi ziyarete açılan Gömlek-i Şerif, arzulayanlarla buluşturulmuş.
Sadece bilenlerin uğradığı bir mekân İsmet Efendi Camii. Bu vesile ile
ziyaretçileri dar çerçevede kalmış.
Mehmet Saraç, kutsal emanetlerin bilinmesi için önümüzdeki dönemlerde
daha iyi şartlarda ziyarete açacaklarını söylüyor: “Ziyaret çok
önemlidir. Maksat vesile yapmaktır. Niyette sapma olmadan insanların
kutsal emanetleri görmeleri mümkün. Güvenliği ve gömleğin muhafazasını
sağlayabilirsek daha geniş zamanlarda ziyarete açmaya niyetliyiz.”
Hırka-i Şerif’in zarar görmesinden dolayı kendilerinin de pamuklu
kumaştan yapılmış Gömlek-i Şerif’i korumak için yöntemler bulacaklarını
anlatan Saraç, emanete sahip çıkamamanın en büyük korkuları olduğunu
belirtiyor: “Bu zamana kadar doğal şekilde korundu, kimyasal bir
yönteme başvurmadık. Ama bundan sonra bunu araştırıp nesillere sağlam
bir şekilde aktarmak için bir yolunu bulma niyetindeyiz. İnşallah layık
olduğu şekilde muhafazasını sağlarız.”
Gömlek-i Şerif’in İsmet Efendi Dergâhı’na gelmesinin hikâyesi ise
oldukça ilginç ve manidar. Mehmet Saraç’ın aktardığı hikâyeye göre,
sanki gizli bir el, bu mukaddes emanetin günümüze kadar korunarak
taşınmasını sağlamış.
Rasul-i Ekrem’e (sav) nispet olunan bu mübarek gömlek, bir saraylı
hanıma ailesinden yadigâr kalmış. Bu hanım uzun müddet kendisinden
sonra Allah Rasulü’nün (sav) yadigârını kime emanet edeceğini düşünmüş.
Bütün İstanbul’u araştırmış. Tavsiye edilen kimseleri incelemiş. Ali
Haydar Efendi’nin ismini işitince maksadını belli etmeden defalarca
gelmiş gitmiş, etraftan soruşturmuş ve gönlü mutmain olunca gömleği
teslim etmek arzusunu izhar etmiş.
Fakat o sıralarda askerin maneviyatını kuvvetlendirmek için vaiz olarak
Çanakkale Harbi’ne iştirak etmiş olan Şeyh Efendi harpte yakalandığı
kolera hastalığı sebebiyle karantinadaymış. Haydar Efendi karantinadan
çıktıktan sonra bizzat kendisi giderek emaneti teslim almış ve başı
üzerinde taşıyarak Fatih Kumrulu Mescid civarındaki evine getirmiş.
1919 senesinde İsmet Efendi Tekkesi’ne şeyh olarak tayin edildiğinde
gömleği de beraberinde getirmiş ve fani âlemi terk edene kadar Kadir
gecelerinde ziyaret ettirmiş.
Vefatından sonra bu geleneği damadı Osman Nuri Efendi devam ettirdi.
Yatsı namazından sonra ceviz sandığın içerisinden çıkarılan gömlek, kat
kat bohçası salat-ı ümmiye okunarak açıldıktan sonra huşu içinde
ziyaret olunur; ziyaret bittikten sonra tekrar salavatlar okunarak
bohçası ve sandukası içine yerleştirilip yerine kaldırılırdı. Bir
dahaki ziyarete kadar o sandık hiç ortalarda görülmez, kendisinden
bahis açılmazdı. Ziyaret sırasında da haric-i edep hiçbir davranışa
tesadüf olunmaz, lüzumsuz gayretkeşlik gösterilerine girilmezdi.
Saraç, Gömlek-i Şerif’in bu mekândan hiç çıkarılmadığını ancak geçmişte
kısa bir süreliğine zorla götürüldüğünü de anlatıyor. Tek Parti
döneminde kolluk kuvvetleri dergâhı basıp buraya ait ne varsa alır.
Alınanlar arasında Gömlek-i Şerif de vardır. Ali Haydar Efendi’nin ‘onu
götürmeyin’ ısrarına rağmen gömlek götürülür. Bir hafta sonra da tekrar
geri getirilir. Bu süre zarfında gömleğin götürüldüğü şekliyle
getirilmiş olması oldukça manidardır. Çünkü toplanan eşyalar arasında
zarar görebilir, yıpranabilirdi.

Gömlek-i Şerif’in özellikleri

Gömlek-i Şerif ince beyaz pamuklu kumaştan yarım boyda dikilmiş olup ön
kısmında Kur’an-ı Kerim’den ayetler, dualar, ebced hesabıyla
hazırlanmış vefkler (tesirli dualar) yer alıyor. Göğse isabet eden
yerinin iki tarafında renkli olarak Mekke ve Medine resmedilmiş. Arka
tarafı ise yazısızdır. Ali Haydar Efendi bu yazıların daha sonraki
devirlerde Rasulullah (sav) âşıklarınca ve değişik şahıslar tarafından
değişik zamanlarda yazılmak suretiyle meydana getirildiğini aktarmış.
Zaten yazıların karakterinden de sonraki devirlere ait oldukları
anlaşılıyor. Gömlek-i Şerif’in kumaşı, Topkapı Sarayı’nda Hazreti
Ayşe’nin örtüsü diye muhafaza edilen, üzeri ayetler ve vefklerle
müzeyyen kumaşa benziyor. Modeli ve üzerindeki yazılar ise Osmanlı
devrinde savaşlarda zırh altına giyilen dualı gömleklere benzemektedir.
Yine Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanetler mey bölümünde Hazreti
Fatma’ya ait olduğu belirtilen aynı tarz bir gömlek mevcut.

İsmet Efendi Camii’ndeki diğer emanetler

Cevher-i Saadet: Peygamber Efendimizin (sav) Kabr-i Şerifi’ne ait
tozlar, Cevher-i Saadet ismiyle anılır. Cevher-i Saadetler, Peygamber
kabrini çevreleyen odanın dışına asılı perdenin değiştirilmesi
sırasında toplanırdı. Çoğu zaman otuz-kırk yılda bir değiştirilen
perdelerin yenilenmesi sırasında Harem-i Şerif hademelerinden en yaşlı
ve salih olanlar görev alırdı. Perde ile duvar arasında biriken ve
yıllarca Hazreti Rasulullah’a (sav) komşuluk yapan tozlar, Peygamber
âşıkları nazarında çok kıymetliydi. Hizmetkârları tarafından muayyen
zamanlarda Hücre-i Saadet’e girilerek süpürülen tozlar da zayi
edilmezdi. Osmanlı döneminde Hücre-i Saadet, rebiyülevvel ayının
9’unda, recebin 21’inde ve zilkadenin 18’inde olmak üzere yılda üç kere
yıkanırdı. Bu temizlik sırasında Hücre-i Saadet’in Bâb-ı Şâmî isimli
kapısı açılır, vazifeli ağalar üç bölüğe ayrılır, bir bölüğü bıçak
şeklinde demirlerle kazırlar, bir bölüğü hurma dalından süpürgeler ve
su ile yıkarlar, bir bölüğü de büyük süngerler ile silerlerdi. Her
bölük birbiri ardınca bu işleri sırayla yaparken bir ağızdan ve yüksek
sesle “Lâ ilâhe illallah, Muhammedü’r rasûlullah” diye zikrederlerdi.
Dışarıda bulunan ziyaretçiler de bu sırada salat ü selâm ile meşgul
olurlardı. Bu manzara caminin içinde öyle bir hâl meydana getirirdi ki
herkesin vücuduna titreme gelir, gözyaşları sel gibi akardı. Hazreti
Peygamber Aleyhisselam’ın kabr-i şeriflerinden hasıl olan suyu dışarıda
bekleşen âşıklar şerbet gibi içerler, bu su ayrıca ağalar tarafından
hatırlı kimselere hediye edilirdi.
Medine’nin şifalı toprağı: Emanetler içinde bulunan Medine’nin şifalı
toprağı, küçük kristal kaya parçacıklarına benziyor. Bu toprağın
hastalıklara iyi geldiği ve Peygamber Efendimizin tükürüğü ile bu
toprağı ıslatıp bazı hastalıkları iyileştirdiği rivayet edilir. Buthan
vadisindeki bu toprak parçalarının bilimsel sırrı henüz çözülebilmiş
değil. Ancak Tıbb-ı Nebevi üzerinde çalışan bir kısım âlimler, Medine
gibi sıcak iklimlerde güneşin hararetiyle dezenfekte olmuş temiz
toprağın yaraları kurutup iyileştirmekteki tesiri üzerinde durmuşlar.
Destmal-i Şerifler: Dest-mal, kelime olarak el-bezi, mendil manasına
gelmektedir. Halifelik zamanında Topkapı Sarayı’nda gerçekleştirilen
Hırka-i Saadet ziyaretlerinde padişah tarafından Hırka-i Saadet üzerine
bir tülbent konulur, ziyaret eden kişi hırkayı tülbent üzerinden
öptükten sonra tülbent kendisine hediye edilirdi. Ziyaretçi bu tülbendi
ömrü boyunca mukaddes bir hatıra olarak saklar, vefatından sonra
tabutunun ya da kefeninin üzerine örtülmesini vasiyet ederdi. Sarayda
hususi surette hazırlanan bu tülbentlere destmal adı verilirdi.
Destmallerin dört kenarında “Hırka-i Hazreti Fahri Rusul’e Atlas-ı çarh
olamaz pay-endaz / Yüz sürüp zeyline takbil iderek Kıl Şefi’i Ümem’e
arz-ı niyaz” mısraları yazılı olurdu. Ortasında da madalyon tarzında
bir ayet-i kerime ya da dua bulunurdu.
Kâbe örtüleri: Yemen meliklerinden Tubba, ordusu ile sefer ederken
Kâbe’nin yakınından geçer. Maiyyetinde bulunan âlimler Kâbe’nin
ehemmiyetini ve Ahir Zaman Nebisi (sav)’nin burada dünyayı teşrif
buyuracağını söylemeleri üzerine bir örtü hazırlatarak Kâbe’ye kuşatır.
O zamandan sonra Kâbe’ye örtü giydirmek âdet olarak kalır. Melik Tubba,
Medine’den geçerken de âlimler Ahir Zaman Nebisi (s.a.v)’nin burada
ikamet edeceğini haber verirler. Tubba, o zamanki ismi Yesrib olan
Medine-i Münevvere’de Peygamberimiz (s.a.v)’in ikameti için bir ev inşa
ettirir, bir evladını o eve yerleştirir ve Ahir Zaman Peygamberi
(s.a.v)’ne ulaştırılması için bir mektup bırakır. Hicrette yedi ay
Fahr-i Cihan Hazretleri (s.a.v)’ni ağırlayan Eyüp Sultan Hazretleri’ne
ait evin bu ev olduğu rivayet edilir. Her sene değiştirilen ve ‘sitare’
adı verilen siyah ipek kumaştan Kâbe örtüsünün üzeri jakarlı olarak
yazılarla tezyin edilmiştir. Kâbe’nin içi ise beyaz yazılı kırmızı
perde ile kaplıdır. Kâbe örtüsünün Gömlek-i Şerif ile birlikte muhafaza
edilen büyük ebattaki bir parçası yeni tarihlere ait, küçük siyah ve
kırmızı parçalar ise eski tarihlere ait erimiş vaziyettedir.


Gömlek-i Şerif’in Bilinmeyen Hikâyesi 22
Mc Zindan Ankara Style
Mc Zindan Ankara Style
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 3104
Aktiflik Puanı : 13215
Kayıt tarihi : 26/11/09
Yaş : 31
Nerden : ankara

http://www.amasyateknoloji.tk

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz