Oğuz Esen Resmi Fan Clup İndir-Dinle 2011
Tolunoğulları Beyliği 112

Join the forum, it's quick and easy

Oğuz Esen Resmi Fan Clup İndir-Dinle 2011
Tolunoğulları Beyliği 112
Oğuz Esen Resmi Fan Clup İndir-Dinle 2011
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Tolunoğulları Beyliği

Aşağa gitmek

Sabit Tolunoğulları Beyliği

Mesaj tarafından Mc Zindan Ankara Style Paz Mayıs 02, 2010 10:08 pm

Mısır'da ve Suriye'de kurulan ve Abbasî hilafetine ismen bağlı ilk
Müslüman-Türk devletidir. Devletin kurucusu Ahmed, bir Türk askeri idi.
Babası Tulun (Tulun: Türkçe'deki dolun, yani dolun aydan gelir) yaklaşık
815-816'da Buhara valisi tarafından Bağdad'a gönderilmişti. Ahmed, Eylül
835'te Bağdad'da doğdu.

O çok iyi askerî ve dinî bir terbiye gördü ve tahsilini Tarsus'ta
tamamladı. Daha sonra cesareti sayesinde Halife Mustain'in beğenisini
kazandı. Üvey babası Bayıkbeg'in vekili olarak Mısır valiliği yaptı.
Ahmed, 15 Eylül 868'de Fuslat'a ulaşmasıyla Tulunîlerin kuruluşu
başlıyordu. Ondan önce de Mısır'da Türk valileri görev yapmış, bunlardan
Muzâhim b. Hakan'ın devrinde buraya Türk askerleri gelmeye başlamış ve
Mısır, Samarra'dan sonra Türklerin ikinci üssü olmuştu.

Ahmed bin Tulun'un Fuslat'a ulaşmasıyla Müslüman Mısır tarihinde yeni
bir devir başlıyordu. Ancak o Mısır'da hakimiyeti ele geçirmek ve nüfuzunu
bütün ülkeye yaymak istediği zaman bazı engeller ile karşılaştı. Ahmed'in
karşılaştığı en büyük güçlük malî hususlarda oldu. Mısır'ın maliyesi bu
sırada kuvvetli ve usta bir maliyeci olan Ahmed bin Müdebbir'in elinde idi
ve o Ahmed bin Tulun'a muhalefete kalkışmıştı. Ahmed bin Tulun, İbn-i
Müdebbir ile dört yıl süreyle yaptığı mücadeleyi kazanmaya ve onu
Suriye'ye uzaklaştırmaya muvaffak oldu. Artık Ahmed Mısır'da malî
bağımsızlığa da sahipti. Öte taraftan Bayık beg Haziran 870'te öldürülmüş
ve Mısır ıkta'ı İbn Tulun'un kayınpederi Yarcuh el-Türkî'ye geçmişti.
Yarcuh, damadı İbn Tulun'a Berka ve İskenderiye'nin idaresini de verdi.
Böylece bütün Mısır onun hakimiyeti altına girdi.

Yine 870 yılında, Abbasî halifesi, el-Mu'temid oldu. El-Mu'temid tahta
geçtikten biraz sonra idarî işlerinin büyük bir kısmını kardeşi
el-Muvaffak'a bıraktı. Abbasî halifesi daha sonra 20 Temmuz 875'te oğlu
Cafer'i "el-Muvaffız" lakabıyla veliahd tayin etmiş ve batı eyaletlerinin
valiliğini ona vermişti. Ondan sonra el-Muvaffak'ı da ikinci veliahdlığa
ve doğu eyaletlerinin valiliğine tayin etti. Böylece Mısır, Cafer'in
hakimiyeti sahasına giriyordu. Ancak Ahmed b. Tulun, Mısır'da hüküm
sürmekte olduğundan burada gerek halîfenin ve gerekse oğlunun sözü
geçmemekte idi. El-Muvaffak ise usta idareciliği ve kabiliyeti sayesinde
kısa zamanda devlette hakikî hükümdar durumuna gelmişti ve onu Ahmed b.
Tulun ile çatışması kaçınılmazdı.

Ahmed b. Tulun, ise bu olaylar olurken Bağdad'a gidecek olan haracı
muntazam bir şekilde azaltarak ve sınırlandırarak büyük bir servet
toplamıştı. Aynı zamanda o çeşitli fırsatlardan yararlanarak Türk ve
Sudanlı esirlerden iyi talim görmüş tam teçhizatlı bir ordu meydana
getirdi. Saltanat naibi el-Muvaffak ile Ahmed bin Tulun arasındaki
çatışma, el-Muvaffak'ın doğudaki zenci isyanları ve Saftarîler ile
uğraşması sebebiyle patlak verdi. El-Muvaffak, kendi hakimiyeti sahasında
olmamasına rağmen, bu sırada Mısır hazinesini de kendi imkânları için
kullanmak istedi ve İbn Tulun'a elçi göndererek para istedi.

Öte taraftan Halife Mu'temid kardeşi el-Muvaffak'tan korkarak bizzat
Ahmed'e mektup yazmış, istenilen paranın kendisine gönderilmesini
istemişti. Buna rağmen Ahmed b. Tulun, el-Muvaffak'a 1.200.000 dinar
göndererek onunla uzlaşmayı tercih etti. Ancak Muvaffak bu parayı yetersiz
bularak daha fazlasını istedi. Ahmed'in bu isteği sert bir şekilde
reddetmesi, aradaki anlaşmazlığı şiddetlendirdi. El-Muvaffak bu durumda
onu azletmeye karar verdi ve yerine Suriye valisi Amacur'u tayin etti.
Fakat bu karar tatbik edilemedi. Amacur el-Türkî 877/878 yılında öldüğü
zaman Ahmed b. Tulun kolayca Suriye'yi ele geçiriyordu.

Ancak onun bu zafer sevinci Mısır'da vekil olarak bıraktığı oğlu
Abbas'ın isyanıyla yarıda kalmıştı. Abbas, 879 tarihinde Mısır'ı terketmiş
ve Berberîleri para kuvvetiyle elde ederek yeni bir devlet kurmak
istemişti. Ahmed b. Tulun Mısır'a dönerek bu isyanı bastırdı, artık o
Mısır ve Suriye'nin hakimi idi, paralar üzerine Halifeden sonra kendi
adını da bastırmıştı. Ahmed b. Tulun ile el-Muvaffak arasında düşmanlık
882'de Tulunîlerin Suriye valisi Lu'lu'nun el-Muvaffak tarafına geçmesiyle
son haddine ulaştı. Ahmed, buna karşılık olmak üzere Muvaffak'ın baskısı
altında bulunan Halife Mu'temid'i yanına gelmesi için ısrarla davet etti.
O belki de Halifenin gelmesiyle saltanat naibliğini ele geçirerek kendi
devletini bütün Abbasî imparatorluğu'nun merkezi yapmayı ümid
ediyordu.

Neticede Halife, Ahmed b. Tulun'un yanına gitmeye karar vererek
Samarra'dan harekete geçti (882 Kasım ayı sonları). Ancak o Musul'a
ulaştığı zaman el-Muvaffak'ın emriyle İshak bin Kundacık tarafından
Samerra'ya dönmeye mecbur edildi. El-Muvaffak bununla da yetinmedi,
Halife'yi İshak b. Kundacık'ı Mısır ve Suriye valisi tayin etmesi için
zorladı. Ancak bu tayin hiç bir netice vermedi. Buna karşılık Ahmed de
kendisine katılan fakihlerin fetvasıyla Şam'da el-Muvaffak'ın azlini ilan
etti. Daha sonra gerek Ahmed ve gerekse el-Muvaffak hakim oldukları
ülkelerin minberlerinde birbirlerine lanetler yağdırmakla yetindiler.
Nihayet bir süre sonra iki taraf arasında barış görüşmelerinin başladığı
sırada, Ahmed b. Tulun kuzey Suriye'ye tertiplediği bir seferde
hastalanarak öldü (10 Mayıs 884).

Ahmed b. Tulun'un yerine yirmi yaşındaki oğlu Humareveyh geçti. Büyük
oğlu Abbas buna itiraz etti ise de öldürüldü. Öte taraftan Humareveyh'in
başa geçmesi, Abbasîler ile Tulunîler arasında yapılan barış
görüşmelerinin sona ermesine sebep oldu. Bu sırada daha önce Mısır ve
Suriye valisi tayin edilmiş olan İshak b. Kundacık ve Saracoğullarından
Diyar-ı Mudar valisi Muhammed el-Afşin birleşmişler ve Humâreveyh'in
tecrübesizliğinden yararlanarak onun hakimiyeti altındaki toprakları ele
geçirmek için hazırlıklara başlamışlardı. Ayrıca onlar el-Muvaffak'a da
müracaat ederek yardımcı kuvvet istediler.

El-Muvaffak bu teklifi siyasetine uygun bularak kabul ve onlara Dımaşk
üzerine yürümelerini emretti. Bu emri alan iki kumandan harekete geçerek
Haleb, Hıms, Antakya'ya hâkim oldular. Tulunîlerin Dımaşk'daki naibi de
onlara iltihak etmiş, sadece Şeyzer şehri Humâreveyh'e bağlılığını
sürdürmüştü. Humâreveyh Suriye'deki bu olayları haber aldığı zaman hemen
bir ordu gönderdi ise de bu ordu Dımaşk'a hakim oldu ve kışın
yaklaşmasıyla bir netice alamadı. Öte taraftan el-Muvaffak da oğlu Ahmed'i
iki kumandanla birleşmesi için Suriye'ye göndermişti.

Mısır ordusu bu müttefik kuvvetler karşısında başarılı olamayarak
Remle'ye çekilirken Ahmed, Ocak-Şubat 885 tarihinde Dımaşk'a giriyordu. Bu
olaylar Humâreveyh'in Mısır'dan bizzat harekete geçmesini gerekli kılmış
ve Remle'de beklemeye başlamıştı. Bu sırada İshak ve Muhammed bir
anlaşmazlık sebebiyle Ahmed'den ayrıldılar. Bu durumda ordusu oldukça
zayıflayan Ahmed ile Humâreveyh, Dımaşk-Remle arasında el-Tavvâhin denilen
yerde karşılaştılar (Şubat-Mart 885). Humâreveyh gençliği ve
tecrübesizliği sebebiyle daha başlangıçta savaş meydanını terketti.

Abbasî ordusu bu durumda Mısır ordugâhını yağmalamaya başladı. Ancak
Humareveyh'in çekildiğinden haberi olmayan Mısır ordusundan Sa'd el-Aysar
pusuda bulunan birlikleriyle Ahmed'in kuvvetlerine saldırdı. Bu kez kaçma
sırası Ahmed de idi, geride ağır kayıplar ve esirler bırakarak savaş
meydanını terketti. Humareveyh bundan sonra Suriye, Sugur(uc) şehirleri ve
Musul'a hakim oldu. El-Muvaffak, el-Tavvahîn yenilgisiyle artık Mısır'a
sahip olamayacağını anlamıştı. Bu nedenle Humareveyh ile bir barış yapmak
zorunda kaldı. İki taraf arasındaki barışa göre (886), Humareveyh, Mısır,
Suriye ve Anadolu hudud bölgelerinde otuz yıl süreyle vali olarak
tanınıyordu. Buna karşılık o yılda 300.000 dinar vergi ödeyecekti. Ancak
bu miktar daha önce Ahmed b. Tulun tarafından sadece Mısır için
ödenmişti.

Öte taraftan İshak b. Kundacık ile Muhammed el-Afşin arasındaki iyi
münasebetler bozulmuş, bu iki kumandan birbirlerinin topraklarına göz
dikmişlerdi. Muhammed el-Afşin, Humareveyh'e yanaşarak onunla birleşti.
Ancak bu ittifak bir yıl kadar sürmüştü. İshak, Humareveyh ile anlaşmanın
kendisi için daha yararlı olduğunu anlamış ve bunu da gerçekleştirmişti.
Buna mukabil Muhammed el-Afşin Dımaşk'ı zaptetmek için harekete geçti.
Humâreveyh ile Muhammed'in orduları Dımaşk yakınında Senîyet el-U'kab
mevkiinde karşılaştı (Mayıs-Haziran 888).

Savaşı Mısır ordusu kazandı. Muhammed kaçmayı tercih etti. Humareveyh
onun peşinden İshak b. Kundacık'ı gönderdi. Neticede Muhammed el-Afşin bu
iki müttefike karşı koyamayacağını anlamış ve Bağdad'a el-Muvaffak'ın
yanına gitmek zorunda kalmıştı (Temmuz 889).

Daha sonra el-Mu'temid Ekim 892'de öldü ve yerine el-Muvaffak'ın oğlu
Ahmed, el-Mu'tezid lakabıyla halife oldu. Mu'tezid de Humareveyh'in
görevinde kalmasını tasdik etti. Böylece Tulunîler ile Abbasîler
arasındaki münasebetlerde dostça gelişmeler görüldü. Nitekim Hümareveyh'in
Katr el-Nadâ namıyla meşhur kızı Esmâ, Halife Mu'tezid ile evlendi.
Humâreveyh yaşadığı süre içinde harcamalarda müsrif davranmış ve bu
devletin malî durumunu çok sarsmıştı. O Suriye'ye yaptığı bir sefer
sırasında köleleri tarafından takriben otuz iki yaşında iken öldürüldü (8
Ocak 896). Onun genç yaşta öldürülmesi öldürülmesi Tulunîler Devleti ve
Mısır için büyük bir talihsizlikti.

Mu'tezid'in yerine daha sağlığında veliahd tayin ettiği oğlu
Ebü'l-Asakir Ceyş geçmişti. Ancak o henüz ondört yaşında tecrübesiz bir
gençti, etrafındaki kötü niyetli kimselerin etkisiyle tecrübeli emir ve
kumandanlara karşı harekete geçti. Onun bu davranışı gerek hükümdarlık
gerekse hayat süresinin kısa olmasına sebep oldu. Neticede ayaklanan
kumandanlar onu azlederek öldürdüler (25 Temmuz 896). Ceyş'in yerine aynı
derecede ehliyetsiz ve tecrübesiz kardeşi Harun geçirildi.

Tulunî hanedanının son yılları idarede iktidarsızlık, entrikalar ve
Abbasîlerin gittikçe artan bir şekilde Mısır'a müdahalesiyle geçmişti. 899
yılında Halife Mu'tezid ile yeni bir anlaşma yapıldı. Bu üçüncü anlaşmayla
Tulunîlerin idaresindeki ülkelerin sayısı azalıyor ve Abbasîlere
verdikleri vergi 450.000 dinara çıkarılıyordu. Öte taraftan Karmatîlerin
Suriye'deki isyanları yalnız Tulunîler için değil Abbasîler için de
tehlikeli olmaya başlamıştı.

Bu sırada Halife Mu'tezid ölmüş (902) ve yerine oğlu el-Muktefî
geçmişti. Halîfe Muktefî, Suriye'ye Muhammed b. Süleyman idaresinde bir
ordu gönderdi. Neticede Abbasî ordusu Karmatîler'i müthiş bir mağlubiyete
uğrattı (903). Bu seferden sonra Muhammed b. Süleyman Abbasî orduları
başkumandanı tayin edilerek Mısır meselesini neticelendirmekle
görevlendirildi. Muhammed b. Süleyman karadan ve denizden Mısır'a hücum
etti. Bu sırada Harun, kesin olarak sebebi anlaşılamayan bir şekilde
öldürüldü (31 Aralık 904). Ona amcası Şeyban Halef oldu.

Şeyban, Tulunî kuvvetlerini müdafaa için bir düzene sokmaya çalıştı ise
de artık çok geçti. Nihayet Muhammed b. Süleyman Mısır kapılarına dayandı.
Şeyban teslim olmak teklifini kabul ederek aile fertleriyle Muhammed b.
Süleyman'a sığındı. Tulunî ordusundan bir kısmı durumdan habersiz olarak
mücadele ettilerse de bu mukavemeti hayatlarıyla ödediler. Muhammed b.
Süleyman bundan sonra 12 Ocak 905'te Fustat'a girdi. Böylece Tulunî
Devleti sona erdi ve ailenin geride kalan fertleri zincire vurularak
Bağdad'a götürüldü.

Tulunîler zamanında Mısır yeniden bir canlanma, ilerleme ve refah devri
yaşamıştı. Bu devlet, temelde kuvvetli bir orduya ve ülkenin iktisadî
bakımdan kalkınmasına dayanmıştı. Ayrıca ticaret de fevkalâde
gelişmişti.

Nitekim Ahmed b. Tulun bu sebeple Afrika'nın Mısır ve Suriye üzerinden
geçen ticaret yollarının kontrolünü elinde tutmak istiyordu. Mısır'da
Tulunîler ile beraber bir saray teşkilatı kurulmuş ve bu Abbasîleri de
geride bırakacak şekilde bir gelişme göstermişti. Öte taraftan Ahmed b.
Tulun halk hizmetlerine yarayacak muazzam imar faaliyetlerinde bulundu.
Kataî adı verilen yeni bir şehir kurdu.

Burada bir saray ve kendi ismiyle anılan büyük bir camii ve Dar
el-İmare (hükümet konağı) yaptırmıştı. Ayrıca 837 yılında bir hastane
(mâristan) ve bugün hâlâ duran bir su kemeri inşa ettirmişti. İbn Tulun'un
en büyük eseri olan camii, 876-879 yılları arasında tamamlanmış olup bugün
de varlığını sürdürmektedir. Oğlu Humareveyh de Kataî şehrini genişletmiş
ve burada bahçeler ve havuzlar yaptırmıştı.

Ahmed b. Tulun edebiyat ve musıkiye de meraklı olup Türkçe şiirler
yazmıştı. Humareveyh de âlim ve şairleri himâye etmesiyle ün kazanmıştı.
Nitekim gramerci Muhammed b. Abdullah (öl. 944) onun himâyesinde ve aynı
zamanda oğullarının hocası idi. El-Kasım b. Yahya el-Meryemî (öl. 929) de
Humavereyh'in savaşlardaki zaferlerini kutlamak için kasideler
yazmıştı.
Mc Zindan Ankara Style
Mc Zindan Ankara Style
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 3104
Aktiflik Puanı : 13184
Kayıt tarihi : 26/11/09
Yaş : 31
Nerden : ankara

http://www.amasyateknoloji.tk

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz